Haber

Yargıtay Fahri Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu 84 Yaşında Hayatını Kaybetti

Laiklik ilkesinin tavizsiz savunucusu olan Yargıtay Fahri Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu 84 yaşında aramızdan ayrıldı. Kanadoğlu, TBMM’de 367 milletvekilinin oy kullanması gerektiği görüşüyle ​​siyasete damgasını vurdu. 2007 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde gündeme getirdiği Türkiye?

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı iken 2003 yılında yaş haddinden emekli olan Sabih Kanadoğlu, 84 yaşında hayatını kaybetti.

Hakimler ve Savcılar Sendikası (YARSAV) eski Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, Sabih Kanadoğlu’nun hayatını kaybettiğini duyurdu. Eminağaoğlu, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Yargıtay Fahri Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu artık aramızda değil. Mücadelesi her zaman devam edecek. Başımız sağolsun.”

367 KARAR ETKİLİ OLDU

Kanadoğlu, anayasa ve parlamentonun işleyişi hakkında çok değerli argümanlar ortaya koyan bir hukukçuydu. Bu nedenle Kanadoğlu, 2007 yılında ülke gündeminde derin bir iz bıraktı. 2000 yılında seçilen 10’uncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in görev süresinin 16 Mayıs 2007’de dolması nedeniyle Türkiye Büyük Millet Meclisi; Cumhurbaşkanlığı adaylığı için son tarih 25 Nisan gecesi, ilk tur oylama günü ise 27 Nisan olarak belirlendi. Seçim dönemi başörtüsü ve laiklik tartışmalarıyla geldi. Seçimin kaderini dört ay önce ortaya atılan 367 tartışma belirledi. Anayasa’nın 102. maddesine göre, o dönemde 550 milletvekili olduğu için ilk iki turda nitelikli çoğunluk (367 oy), sonraki iki turda ise salt çoğunluk (276 oy) gerekiyordu. 2003 yılında emekliye ayrılan eski Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Anayasa’da belirtilen 367’nin sadece yeterli karar sayısı değil, aynı zamanda yapılan toplantı sayısı olduğu görüşünü bir dilekçede ortaya koydu. 26 Aralık 2006’da Cumhuriyet’te yayınlanan yazı. Buna göre oylamaya en az 367 kişinin katılması gerektiği, aksi takdirde sonucun geçersiz olacağı belirtildi. Böylece Meclis’te 354 sandalyesi bulunan AKP, kendi oyuyla cumhurbaşkanını seçemeyecektir. Aynı zamanda ana muhalefet partisi olan CHP’nin lideri Deniz Baykal, iktidar partisinin taviz vermeden kendi adayını göstermesi durumunda oylamaya katılmayacağını ve 367 görüşmenin ciddiye alınması gerektiğini söyledi. AKP taviz vermediği için seçim süreci tıkanmış ve Türkiye 22 Temmuz 2007 seçimlerine gitmiştir. 7 yıldan görev süresi 5 yıla düşürüldü, bir kişinin iki kez cumhurbaşkanı seçilmesinin önü açıldı, genel seçimlerin süresi 5 yıldan 4 yıla indirildi. Sonuç olarak Abdullah Gül, 28 Ağustos 2007’de TBMM’de yapılan 3’üncü tur oylamada 339 oy alarak 11’inci Cumhurbaşkanı seçildi.

SABİH KANADOĞLU KİMDİR?

1959 yılında İstanbul Hukuk Fakültesi’nden mezun olan Kanadoğlu, meslek hayatına Burhaniye’de hakim adayı olarak başlamış; Sırasıyla Orhaneli ve Erzurum Cumhuriyet Başsavcılıkları, Bingöl Sulh Ceza Hakimliği, Tokat ve Kırşehir Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı, İzmir Ceza Hakimliği ve Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi ve Adlî Adalet Komisyonu Başkanlıkları görevlerinde bulundu.

19 Temmuz 1984’te Yargıtay üyeliğine seçilen Kanadoğlu, Yargıtay 11. Ceza Dairesi’ne Yargıtay 11. Yargıtay Konseyi. 21 Ocak 2001 tarihinde Yargıtay Büyük Genel Kurulu’nun gösterdiği adaylar arasından Ahmet Necdet Sezer tarafından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na atandı. 20 Mayıs 2003 tarihinde yaş haddinden dolayı emekli olmuştur.

Kanadoğlu, 2006 yılında YARSAV’ın kurucuları arasında yer aldı. 26 Mayıs 2012 tarihinde Türk Hukuk Kurumu Başkanlığı’na seçildi ve 2026 yılı sonuna kadar bu görevi sürdürdü.

UNUTULMAZ SÖZLER

Laiklik ilkesinin tavizsiz bir savunucusu olan Sabih Kanadoğlu’nun akılda kalan açıklamaları şöyle:

– Anayasa değişiklikleri, anayasanın değiştirilemeyen veya değiştirilmesi teklif edilen unsurları açısından olağan dışı bir durum yaratmamalıdır.

1982 Anayasası’nın savunulabilir bir tarafı olduğunu söylemiyorum. Herkes daha laik, daha demokratik bir anayasaya evet diyor.

Hem AB’nin talepleri, hem de AİHM kararları böyle bir hükmü talep ediyor.

Çağdaş demokrasilerde siyasetçilerin, özellikle başbakan ve bakanların ticari yan şirketler kurmaları veya bu tür iştiraklere katılmaları, bağlı işlerin reklamını yaparak pazarlanmasına yardımcı olmaları düşünülemez. Böyle bir görüşü varsayımlarla eyleme dönüştürenler için siyasete giden yol sonsuza kadar kapalıdır. Ülkemizde bu tür siyasetçiler işini bilen adam olarak toplumun gözbebeği konumundadır.

Atatürk İlke ve İnkılâpları, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bugünü ve geleceğinin yol göstericisidir.

Laik ve Demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin dış desteklerle ‘Ilımlı İslam Cumhuriyeti’ne dönüştürülmesi çalışmaları kesintisiz olarak sürdürülmektedir.

Laiklik unsuru tehlikeden öte tehdit altındadır.

Yargı bağımsızlığını engelleyen bir anayasa değişikliği hukuk devletine zarar verecektir. Bunu yaparsanız hukuk devletine aykırı bir işlem yapmış olursunuz. Cumhuriyetin niteliğine aykırılıklarından dolayı Anayasa Mahkemesine iptal davası açıldığında iptal edilecektir. Meclis’te 330 veya 367 bulsanız da referandumdan çıkarın ama Anayasa Mahkemesi bu değişikliği iptal edecek.

TEKEL çalışanlarının yaşadığı olay sosyal bir durumdan çıktığımızın göstergesidir.

Reform kesinlikle gereklidir. Adalet reformu, hukuk reformu ve anayasa değişikliği yürürlüktedir ve yapılmalıdır. Ancak unutulmamalıdır ki, Anayasa Mahkemesi tarafından laik demokratik cumhuriyet karşıtı hareketlerin odak noktası kabul edilen bir hükümetin reform yapma ve anayasal değişiklik yapma hakkı yoktur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu